15.22  29.07.2024

 Sana renkli bir gömlek vermişler. Desenleri var. Ejderhalı, dinozorlu! Bozuk da bir pantolon vermemişler mi? Kumaş, ütüsü az. “Al bunları!” demişler, kunduranı hep yumurta topuk san diye şarkılamışlar güpegündüz.

 Bugün bir pisuvar bekçisi olmaya karar verdiğim ilk gün işte. Esmer gözlüklerime mendil değdirip bulvara çıktım. Hatalarımı düşünürken sıcaktan bunaldım. İskeletimle derim bir olana kadar terledim. Al: üniforma. SÜPERKAHRAMANINDOĞUŞU. Soran olursa hangi gezegenden geldiğimi söylemek için bir gezegen uydurdum. Üniformam ve ben. Burası dünya ve ben. Haytaların haytaca yaşadığı bir gezegenden ve o gezegenin çizilmiş haritalarından bir kent. Kentten içeri girince beldeler. Mahallem. Bahaneler: geoit bir hata olan gezegen. Sudan Ülkesi. Müşküller kenti. Birinci mahalle. Aleykümselam.

 Kimse bana bir şeyh demesin diye insansız yollardan geçiyordum. Kulağımı yırtıp günebakana bakıverdim. İçin duymamak bu kadar telaşı / yırtabilirim çocukken bir soda şişesiyle kesilmiş kulağımı.

“Köpekleri öldüreceklermiş. Tesadüf. Onlar oy veremiyor mu ki? Çünkü köpekler oy verebilseydi onları öldürmezlerdi. Canlılık: Oy verebilenler – Oy veremeyenler. Oy verebilenler: emlak sahiplerini iktidara götürenler – vatan hainleri. Oy veremeyenler: satımından ve pazarlanmasından artık para kazanılamayacaklar – bir gün para etmezse öldürülme tehlikesi bulunanlar. Basit.”

 Kitap okumanın ve film izlemenin hayatıma hiçbir şeyh katmadığını fark ettiğim için başkaca bir soru istemiyorum. Pantolonum kadar bozuk bir ülke bura. Islak saçlarım omzuma uzayınca düşündüm. Kafama mermere vura vura parçalayınca iyi bir şeyh yazabilecek miyim? Yudumladığım bira…  Düşüncelerim. Dur. Buldum: niçin durmuyorum. Soru işareti koysaydım eğer…

Tekrardan deneyeceğim.

Günlüğüme yazıyormuşçasına sakinleyeceğim. Yoksa günlük tutmadığım için mi bu kadar sinirliyim? Bu haksızlık olurdu hatalarıma. Benim hatalarım çünkü… İşte bunu deneyebilirim.

Hatalarım

Bir: Çocukken karıncalar su şişesinde yaşayabilir sanmıştım. Bir sonraki sabah karıncalar hayatta değildi.

İki: Tarikattan dönen teyzeme maymundan geldiğimizi söylemiştim. Dedem bu patavatsızlığımdan sonra “evet biz maymundan geldik ama sen hala evrilememişsin evladım!” demişti.

Üç: Kantine giden arkadaşıma altı lira verip bana ayvalık tostu almasını söylemiştim. Benim hizmetçim değilmiş, “kalk! sen al” deyine utandım.

Dört: Ortaokulda Türkçe öldürtmenine bordobereli olmak istediğimi aktarmıştım. Bana askeri lise sınavı başvurusu başlıklı bir kâğıt getirdiğinde hatamı anladım.

Beş: Şiir yazarken ağlamaya başlamıştım. Bilmiyorum bir hataydı belki de. Ağlamak ya da şiir yazmak.

Altı: Gülmeklere merak salmıştım. Şener Şen’i seviyordum. En sevdiğin Şener Şen filmi sorusuna “Eşkıya!” diye bağırınca gülmekleri bıraktım.

Yedi: Büyüyünce iyi olur…

Sekiz: Sigara içen herkes kendini bir şeyh zannediyor.

Dokuz: İleride bırakırım.

On: Şunlara bak koskoca Marx ile Nietzsche’yi kıyaslıyorlar!

On bir: Özür dilemek bir erdemdir.

On iki: Dolmuştayken “inecek var” diyememiştim.

On üç:

On dört:

Başaramadım bunu da. Toparlamak gerekirse şunları söylemek istiyorum. Kitap okuyup film izleyeceğim. Ve bütün hatalarımı

Kategoriler: Blog

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir