Herkese gülmekler dağıtıyorum bugün. Şuncacık kahkaha olsun diyedir. Yarım kalan yazılar gibiyim. Kahrolası yazıtlardan korkuyorum. Eski zaman askerleri üzerime gelmeyin. Meşinlerle kargılarla gelmeyin. Kelimelerim tükeniyor ve yorgunum. İşkodralar beni anlatıyor. Çetinceviz mektubum gelmiş orta ikiden ayrılan çocuklar için vazifelidir.  Sözdizimine düşman vazifeler ülkesinden bahaneler ülkesine kaçıyorum. Daha neler diyorum, nasıl, niçindir? Virgüller soru işaretleri sizin için kamburu çıkan sayın işçilerim. Sayın işçilerim beni dinlemelisiniz. Bir yüküm var ki buraya bırakıyorum. Apansız gelen nerdesin sorusu gibiyim, yerimi yurdumu kestiremiyorum. Unutkanlık başa bela handiyse bu ne kerizlik? Hadingidi sorulara sığınıyorum nicedir sorgulara bulaşıyorum. Pirüpak sevinçler geriyorum dizdiğim ipten çamaşırlar kurutarak. Gemimizin battığı yere bayraklar dikiyorum kurtulsun diye olanca ümidimiz. Sonra, sonra diyorum ne olacak bizim bu halimiz? Korkmadan diyorum işte ve dahi noktalar sizin için daha alevlensin diye acılarımız.  Günde dört paket sigara içiyorlar işçiler böyledir. Af buyurun köylüler de böyledir. Hatta en çok köylüler böyledir. Hayatı büyük bir düzensizlikle yaşamayı öğrendim. Çünkü karmaşa düşlerimin tek sahibidir. Planlarım suya batsındır. Size bir parça elem verebilir miyim insan kardeşlerim. Kalbimden bir parça verebilir miyim daha da ısınsın diye, çocuklarınızın ekmeği, sobanın üstünde hoşurdayan su, kuzinede haşlanan kartol, daha da ısınsın diye büyütük hayalleriniz. Hem bendeki bu tutukluk ne olacak. İnanın ki benim de her şeye itirazım var. Ansızın havaya savrulan bir yumruğum mesela.  Ama yumruğum havada kalır tek başına. AMA ASIL SORUN BU DEĞİL İNSAN KARDEŞLERİM. Size bir yumru olduğumu söylemiş miydim. Soru işaretlerine ve yumuşak g’lere karşı olduğunu. Zaten bir günüm bir günümü tutmaz ki! Sudan bahanelere sığınırım daha da paylansın diye içimdeki acı. Uzun yazılar yazamam ey küfürlüler! Belki de en uzun yazım alnımdaki yazıdır. Size bir parça elem verebilir miyim can parçalarım? Çünkü ne paragrafları seviyorum ne paragraf başlarını. Kitabın ortasından başlamak benim de marifetim, ya da lanetim. Dedim ya uzun yazılar yazamam, belki de bu ilki olsundur. Bu yazı hiç bitmesindir. Hem zaten dolambaçlı lafları da sevmem, yine de sözümü postacı güvercine vermedim hiç.

Bu gemi su alıyor Nuh kaçıp gitti fırtına çok uzun sürdü. Kelimelerim tükeniyor, size bir parça elem verebilir miyim? Gemim düzayak çivit badanalı, size bir parça elem verebilir miyim? Sözlerimi katıra yükledim, size… Bir.. Parça… Nasılım niyeyim bilmiyorum. Elimde beş nedenim bir de kalemim var:

Neden 1 katırın ayakları doğuya bakar

Neden 2 gönül bir olunca samanlık seyran olur

Neden 3 kişi yolculuğa çıkınca birinin rehber olması gerekir

Neden 4 başı mamur kürkü samur Türk’ü yok sayarız

Neden 5 parmağın beşi bir olmaz

Kalem kırıldı. İnfaz yakındır. Sadece ve sadece… Size… Bir… Parça… Elem… Verebilir… Miyim…?

CEFAN ONGULU

Kategoriler: Blog

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir